Friday 18 November 2011

Plaza Cuması

Abstract
"Plaza İnsanları" diye dalga geçilen şeyin doğruluğunun yanısıra seni de kapsama alanına aldığının farkına varan gencin iç hesaplaşması..

Plaza Cuması

Plaza hayatında Cuma, İslam'daki gibi Perşembe gecesinden başlar. Ertesi günün Cuma olduğunu bilen plaza insanı Perşembe gecesi ne pahasına olursa olsun, i.e. işler bitmedi diye 11e kadar mesaiye kalsa bile, kafasını yaşar. Perşembe'den belli olur yani Cuma'nın gelişi.

Perşembe gecesi haftanın diğer gecelerinde yapmadığı şekilde enerji harcayan ve rahatlayan plaza insanı, Cuma sabah alarm çaldığında "ulan az daha uyuyayım, olmadı geç giderim" diye geçirir içinden. Ne de olsa, Cuma sabah herkesde bir gevşeklik vardır. Herkeşler kahvaltıyı aynı "amaaan, ne de olsa geç gelir herkeş" mantalitesiyle uzatır. Masa başına gelindiğinde ise, her zamankinden daha uzun süre 9Gag olsun, fB olsun 'odaklanma öncesi, odak dağıtma' aktivitesi gerçekleştirilir.

Gün içerisinde, 'ara ara' diye tabir ettiğimiz 'her 40 dakika da 1' periyoduyla yerine göre fB yerine göre ekşi yerine göre de tumblr'da takılmak için elde ki iş yarım yamalak yapılır. Gerçekten de, Pazartesi ve Cuma günü üretilen arabalara binmemek lazım! Ne zaman ki, beynin gerçekten zahmet edip çalışması gereken (otomatiğe bağlayığ yapılamayacak) bir iş çıkar, hemen "haftaya bi meeting set edelim, discuss edelim bunu. gerekli planlamayı yapmadan yola çıkmayalım" denir. - my fav. quote!

Öğle yemeği, sanırsın 7 course dinner party, net 1 saat 40 dakika sürer. Yemek sırasında yemekten, asansör sırasında asansörden, kahve sırasında kahveden şikayet eden mızmız plaza insanı, tüketici şikayeti geldiğinde de tüketiciden şikayet eder öğle yemeğinde.

Rehavetle masalarına dönen plaza insanları, hemen bir fB açar. Zaten yemek sonrası herkes kulaklık takar. Sanki, müzik dinleyip çok konsantre bir şekilde iş yapacaklar, hıh! Herkeş fB'a post edilen komik videoları izliyor halbüse.

Öğleden sonra kahvesine inilip, arka arkaya 3 sigara yakıldıktan sonra masalarına dönerken plaza insanları, o bitmek bilmeyen asansör bekleme sırasında sanki tüm gün çok yoğun çalışmışçasın 'aman da pek yorgunum, hemen haftasonu başlasın istiyorum' temalı baygınlık konuşmaları yapılır.

Saat 16.00 itibariyle tamamen zamana oynamaya başlayan plaza çalışanı, kısa süreli vicdan azabı çekmek suretiyle 16.20 - 16.30 arası bir iki email cevaplar. 16.35 itibariyle zaman artık ne telefonlara cevap verir ne emaillara ne chatlere. Bu esnada, hala yapması gereken işler olan diğer insanlar hiç mi hiç düşünülmez. 17.00 itibariyle tasmasını koparan plaza insanı koşar adım plazyı terk ederken 'bu ay da maaşı aldık' haydi kredi kartına yatıralım felsefesini 'nasıl yoğunum ilemezsin, bu iş insanı çok yoruyor' olarak dile getirir.

Bunları uzaktan izlerken, 'has..tir, okulda case studyleri işlerken kimse bana bundan bahsetmemişti' diye düşünüp ihanete uğramış gibi hisseden genç yetenek ise zamanla asimile olur ve bunun farkına bile varmaz.

Özetteki, "iç hesaplaşma" gerçek anlamda hiç yaşanmaz. Yaşansaydı zaten şimdi plaza insanı grip gibi yayılmazdı. Sanırsın, plazanın havalandırma sisteminden yayılıyor bu virüs! İnsanlar bir gaz iş hayatına girip sonra 'herkeş' gibi oluyor. Mind set; Ben çalışıyorum da başka kimse çalışmıyor. Ondan ben de herkeş kadar çalışıcam. Enayi miyim aq?! olduktan sonra tabi ki her yeni gelene 'zamanla alışır' denir. 'Ben bunun için mi okudum uleeeyn?!' isyanı, maaş yattıktan 10 dk sonra kredi kartı borcu ödenirken bastırılır.

Bu yüzden taksitli alışveriş yapmıyorum mesela.

No comments: