Tuesday, 8 November 2011

The Man from Earth



Filmde tekrar tekrar düşünülecek noktaların başında zaman geliyor.


Zamanın tanımı çok düşündürücü; bir nano saniye önce olduğumuzla şimdi oluşumuz ve bir nano saniye sonra olacağımızın subjektif varoluş farkındalığı.. ya da buna benzer bişi diye geçiyor filmde. Subjektif oluşunun ve farkındalık tabanlı bir kavram oluşunun altı çift çizilmeli. Eski bir kavmin zamanı bir manzara olarak tanımlamış olması çok mantıklı aslında. Önümüzde ve arkamızada uzayıp giden bir manzara.


Varoluş ile ilgili tartışmalara, asla ispatlanamayacağı gibi asılsız da çıkarılamayacak bir bakışla, "yaratılmadı, sadece vardı" argümanıyla katılması biraz hafif kalmış sanki.


LaPlace'dan alıntı yaparak "Böyle bir hipoteze ihtiyacım yok, ama belki de vardır" diyerek

'yaratan'a atıfta bulunuyor ama contextinden çıkarılmış her alıntı gibi yanıltıcı oluyor. (quote is to misquote) Çünkü, Napolyon tanrı bu sistemi nasıl yerleştirdi diye sorduğunda böyle bir hipoteze ihtiyacı olmadığını söylerken LaPlace aslında tanrı yoktur demediği, sadece tanrının bilmin yasalarını disturb etmemek için karışmadığını söylemeye çalıştığı düşünülüyor. ama belki de gayet düz 'tanrı yoktur' demiştir. asla emin olamayız.



Film emin olma/olamama kavramı üzerine de güzel oynuyor.


Filmin varoluş ile ilgili bakış açısına öbür dünya yoksa inananlar boşa çabalamış ama varsa inanmayanlar daha büyük sıçtı diyip sırtını dönebiliyor insan. Tabi, bu inanan kavramı her dine göre değiştiğinden kapsamı biraz şaibeli. --- Geçen bir yazı okudum. Bir sınavda cehennem endotermik midir egzotermik mi diye sormuş hoca ve cevabını da fizik kurallarına göre açıklamalarını istemiş öğrencilerin. O yazıda, cehennemdeki ruh sayısının hesaplamaya çalışırken birkaç güzel gönderme yapılıyordu dinlere; her din, kendi dinine mensup olmayanların cehenneme gideceğini iddia ediyor ya. Bu hesaba göre cehennemin her türlü baya kalabalık olacağını öngörebiliriz.



Varoluş argümanı çok tatmin edici olmasa da dinlere getirdiği bakış inanılmaz.



İsa ve Herkül'ün aile ağaçlarının birbirinin tıpatıp aynı olması gibi ahitte anlatılanların mitolojiyle yadsınamaz paralelliğinin altını çizişi çok şık olmuş. Sadece, hristiyanlığı hedef aldığı söylenemez. Genel olarak din metasını eleştiriyor. İnsanları korkutmak/etkilemek için din kapsamında anlatılan hikayelerin nasıl da çarpıtıldığını ince ince işliyor.


Tüm dinlerin temelinde, self discipline; nefsi terbiye edip nimetlerden uzak durarak spiritual bir üst seviyeye çıkma konsepti var. Film, yok öyle bir şey. Ben just be good dedim onlar abarttı kafasında yansıtıyor. Hatta, dini hayatta kalma yolları ve umut dağıtmak ile eşdeğer tutuyor. Kiminin saygısızlık olarak nitelendirebileceği (ki filmde acayip annoying bir kadın karakter tarafından tekrar tekrar böyle nitelendiriliyor) bu argümanlar bence filmin en kuvvetli yönü. Dini, tarihi ve mitolojiyi bilmeden literally kulaktan dolma hikayelerle önyargılar geliştiriyoruz ve the man from earth, tüm bu "bilmediklerimizi" sorgulatıyor.


Naaaaaaaays movie!

No comments: