Tuesday, 26 April 2011

Travel Often: Getting Lost Will Help You Find Yourself - GAP episode



Her ay bir seyahat şart!

İnanılmaz etkileri oluyor insanın üzerinde..

Nisan 2011 Travel often: getting lost will help you find yourself konseptimiz kapsamında fıkra gibi bir gezi yaptık. 4 İKcı 1 Pazarlamacı.. fıkra gibiydi gerçekten de.

Sabahın körü saatindeki uçağımıza yetişmeye çalışmamızla başladı herşey. Tabi, ben yine HepAmaHepağırlarda uyuyakalmıştım :)

Antep'e indiğimizde Hepatoloji temsilcimiz karşıladı bizi. Bilen biriyle gezmek farklı hocam!

İmam Çağdaş rocks!

Yani, tamam yemeyi içmeyi seviyorum da bir daha hiçbir şey yemeden sadece İmam Çağdaş'ta baklava ve fıstık dolması ile yaşayabilirim.

Zeugma müzesindeki mozaikler enteresan bir kafaydı ama şansımı seviyim; müzenin açılış günüydü ve daha tamamlanmamış mozaikler vardı. Hemen kitledim çalışan ekibi. Bir güzel anlattılar bu mozaik işini nasıl yaptıklarını. Amcamlar, yer altından çıkarıyorlarmış parça parça bu mozaikleri sonra eksik bölümlerindeki deseni tamamlıyorlarmış. Tam deli işi!

Urfa bizim için Balıklı Göl'den ibaret. Menengiç kahvesi yeni favorim. Ayrıca, Canlı Para sorusu olan "Balıklı Göl'deki balıkların cinsi nedir?" sorusuna gönül rahatlığıyla "Sazan" diye cevap verebilirim.

Mardin'de bir yer var; böyle aşağısı Suriye (!) Peki hacı o zaman yukarısı da Rusya :) Ne kafalarda bu insanlar belli değil ya. Ama Antik Sur restoran'daki halay şovumuz eminim ki Mardin sakinleri tarafından uzunca bir süre unutulamayacak :) Ben ki halk oyunlarından hiç anlamam çeşitli halay tiplerini hızlandırılmış şekilde öğrendim ve uyguladım.

Midyat'taki Dünya Et Lokantası gelmiş geçmiş en salatayı yapıyor. Aşçı, salataya nar ekşisi, şalgam suyu, limon suyu ve kola koyuyormuş. Yaratıcılığa gel! Kimin aklına salataya kola koymak gelir ki?!?

Hasankeyf güzel bir yer ama iyi ki bu mevsimde gitmişiz. Çok kurak her yer; gölgesinde dinlenecek bir ağaç bile yok :(

Gezi boyunca iki tane genç rehberimiz oldu. Biri Hasankeyf'i tanıttı bize diğeri Midyat'ı. Bu çocuklarla tarih dersinde olmak Shakespeare ile İngilizce dersinde olmak gibi birşey olur! Kaymakamlık güzel eğitmiş çocukları.

Midyat'ta Süryani bir ailenin evinde kahve falı baktırdık. Cesarete bak! Memleketin "tehlikeli" adledilebilecek ucunda, 5 kız, elin evine hem misafir oluyoruz hem de kahve içiyoruz. Adam bizi kesse ilk fark edecek kişi taksi şoförümüz olacak :) Ayy bir de hijyen algısı bizimkinden çok farklı oradakilerin. Kim bilir ne suyuyla yapıldı o kahve, fincanların temizliği hakkında zaten hiçbir fikrim yok!

Tabi ki, her falda olduğu gibi içimizi okudu falcı! Onu geçtim söyledikleri bir bir çıkmaya başladı, herkes panikte. 1.5 saatir filan telefonda "hacı inanmazsın falcı demişti ki.." şeklinde cümleler kuruyoruz. Resmen eğlence çıktı bize :)

Bir dolu kilise gezdik, ritüeller öğrendik ama Pazar ayinine giremedik :( Güvenlik sebeplerinden ötürü önceden adını yazdırmayınca ayinlere almıyorlar insanları. Nasıl bir psikoloji ya?! Zor!

80 günde devr-i alem gezimizi bitirip İstanbul'a döndüğümüzde herkesin aklında tek bir şey vardı: Pınar doymak bilmiyor! Kesintisiz yemek yedim. Yok bu koyun eti kokuyor, aman bu acı, ayy bu çok yağlı demeden, hiç ık bık etmeden herşeyin tadına baktım. İşin güzel tarafı tam benim damak zevkime göreydi! Allah'ım beni ömrümün bir bölümünde sadece tebule, Dünya et lokantasındaki salata, Urfa'daki çiğ köfte ve İmam Çağdaş fıstık dolması ile beslesinler!

Wednesday, 13 April 2011

Travel Often Getting Lost Will Help You Find Yourself: GAP episode loading




Travel often: getting lost will help you find yourself konseptimizin 15 - 17 Nisan bacağında Antep - Urfa - Mardin seyahatimizle karşınızdayız!

Bilindiği üzere Mart ayında Kartepe'de ufak çaplı bir kayak kaçamağı ile şenlenmiştik.
Hele de bol karda tek ayak kayarken bir boardcunun yere basan tek ayağımı da yerden kesmesiyle hızlanan seyahatimiz ufak çaplı morluklar ve kas ağrıları ile overall'da kazalı ama belasız bitmişti.

Şimdi heyecanla fıstık, baklava, kebap yemeye sürme ve gümüş almaya biraz da Hasankeyf olsun Balıklı Göl olsun yurdumuzun incilerine bakmaya hazırlanıyoruz.

Yine bir gaz I am sterdam organizasyonları yapılıyor olması da ayrı bir helecan :)

Çok sindirmiş bir kafa: Kaybedenler Kulübü



Kaybedenler Kulübü is a must!

"Bunlar neyin kafasını yaşıyor hacı?!" diye geçiriyor insan içinden.
Serbest çağırışım yapıyorlarmış! Hah, abi adamlar çok tatlı muhabbet ediyor..

O ne relax, ne lounging, ne tam, ne sindirmiş, ne dingin bir hayat.

Ayrıca, ben de öyle bir anne-çocuk ilişkisi istiyorum.
"Sana verdiğim kitapları okudun mu? En çok hangisini beğendin?" ardından o kitabın onu en çok etkileyeceğini düşündüğün kısmından bir alıntı.

Eski western filmleri üzerine benzer bir ilişki babamla aramızda olabilir ama annemle zor..hele bir de benim kitap okumadığım düşünülürse :) Neyse canım ben de anneme beğendiğim blog yazılarını ve tweetleri yollarım. Ne de olsa survival of the fittest'ın derinlerinde değişime ayak uydurmak yatıyor!

Kapanışta bi "happilyeverafter" bi mesaj verme kaygısı efendime söyleyeyim bi vay anasını dedirtme çabası olmadan acayip şık bir şekilde bitiyor.

Radyo programı sırasında satır aralarında verilen o felsefeye kurban olayım! Pazar sabahları kahvaltıda cengiz ve HepAmaHepAğır birlikteliğinde başa sarıp sarıp izlemek istiyorum.

HepAmaHepAğır'da biz müzik açmak yerine London, Acı Aşk, Devil's Advocate vb. bir kültümüzü açarız arka planda ses olsun diye. Baya net bi müddet Kaybedenler Kulübü!

"Allah standarttan ayırmasın" ne güzel bir dua!

Değişiklik Zamanıdır

Way arkadaş ne kadar sindirmişler içlerine ne kadar zamanında ne kadar tam! ve ne kadar smooth işliyor. -- ben zaten filmin bitişine hastayım

Zirvede bırakıyorlar, dünyevi şeylere kapılıp esiri olmuyorlar, kendilerini "kurtarmıyorlar".
Farkındalar ama isyan etmiyorlar, değiştirmek için çabalamıyorlar çünkü istedikleri bu zaten.

Kendi yalnızlıklarıyla dalga geçtikleri gibi kaybeden olmayı içlerine sindirmiş, benimsemişler.
Çok fena bi gider yapma tribi bu.
Senin için değişeceğime sensiz mutsuz olurum daha iyi kafası yaşıyor Nejat İşler ve şikayetçi değil. ~ he holds on to his ground and sticks to his principles at the expense of excrutiating pain
Ehh, artık principalları ve kırık ruhuyla sindirmiş sindirmiş oturur yayın evinde!
Gerçi, her türlü iyi de olur çünkü o karaktere iyi gelen bu.

Ahu Türkpençe hiiiiç olmamış taaa!
Kendiliğinden cool gözükecek bir rolün var be kadın azıcık ta sen cool gözükebilsen.
Zaten ünlü depresif bir düşünürün kadınlar ile ilgili tezini doğruluyorsun;
Kadınlar önce sana aşık olur sonra aşık olmalarını sağlayan (a.k.a. seni sen yapan) özelliklerini değiştirmeye çalışır. + düşünürümüz eklemiştir ki değiştirip seni istediği hale soksa yine memnun olmaz kadın, biraz daha değiştirmek ister.

İnceden bir trade off "rutin vs. sıkıcı" VS "rutin vs. kalıcı"
Rutin olan sıkıcı oluyor ama rutine girmeyenin de kalıcılığı olmuyor.
Gerçi mesajı veren karakterin faili göz önünde bulundurulacak olursa pek bu dilemmaya prim vermemeli.
Tebdil-i mekanda ferahlık olduğu gibi "tebdil" genelinde güzel bir kafa.

Arada da saçma sapan bir iki ingilizce kelime sarf etmiyorlar mı, koptum!

Kaybedenler Kulübü Soundtrack List

BTW, My Woman şarkısını bunlar kendileri yazmış aq?!!

Sunday, 10 April 2011

Balance



Work - Life Balance

Hah!

They simply just don't go together.

When you love two things its hard to divide your attention equally.
So, you just give 1/3 of your attention to each and the last 1/3 changes sides in accordance with the level of pain each gives you.

Both sucks for me now.

So, I reckon I'll deflect.
I know I'll lose my mind/or what's left off of it otherwise.

"Don't be afraid of your bad days since there is always a good morning afterwards
You shall be aware on your good days that they'll end eventually
so be ready for the upcoming storm"

Given the philosophy above, I'll pull myself together at some point.

Apansız uyanır düşlerin tek güzel yerinde
Ararım tadını eve dönmenin yolunu bilmenin


Houston, we have a problem: I'm broken


Bir günlük güneşlik bahar gününde daha hayal kırıklığı ve göğüs kafesi üzerindeki karabasan psikolojisiyle yine burdayız.

Over-analyzing the situations, patterns and feelings (of oneself and the other's)

Ya, gerçekten çok faydalı oluyor!

Once we're disaapointed in someone, why obssess about that moment of disappointed (the very pain of shattered hope) and try to find a way out of that disappointment.
Why not simply accept the fact, embrace the pain and move on? - obviously after some time

Ohh well, its either we're not programmed to accept defeat or we are the prisoners of our own feelings regardless of our logic.

The medicine of all disesases: TIME

Hah! medicine of my ass!

Time only gives us power that is enough to only get ourselves ready for another failure in the next phase of the same war.

One can think these through in their mind and reach to a conclusion; enough is enough, I'm off the game. - also translates into I'm off the hook.

But really?

Can we say for sure that we are done with the sick dynamic and ready to move on?

I reckon not!

Following the steps in the Kubler - Ross Model

* OK, I'm shocked with the recent development and I can't accept the fact that my dreams have been shattered down. I'm in denial. I try to find an excuse or look from another perspective.
Since, I'm no stupid I can't kid myself into a cover up story.

* Now, I'm angry. First, I'm angry at the other. I blame it all on the other. - Simply forgetting the signs that I chose to ignore and even the warnings that was directşy communicated to me.
Then, I'm angry at myself. Coz, I know that at the end of the day its my fault; I'm the only one who can inflict pain on me.

* I start barganing. I have false hope growing in me. I understand that its failed but if only I had.. At this stage, you better don't have the other asking for another chance. - Its so bvious that you're gonna fall for it.

* I'm depressed! Its certain that I didn't and will not get what I wanted. I now am officially broken. I feel myself slowly dettaching from the things of affection since I grasp the magnitude of my loss/defeat. I fully enjoy the feeling of emptiness and despair.

Ohh what I did to be able to come to this point? Its easy!

First, I realized that I lost it. Actually, never had it.
I felt unutterably sick.
So, I had my time to pull myself together.
I laughed at the situtaion. - trying to feel strong
Coz, experience is what you get when you didn't get what you wanted and experience makes you wise.

Then, I forced all the circumstances to create the best possible athmosphere for my acceptance of failure.
I slowly enjoyed the course of events that loudly said the unspokable: give up already! its just not you'd have hoped for. Things are not gonna turn out good. You're not gonna live happily ever after. In fact, I'm pretty sure that you're gonna grieve for a good deal of time and possible never be happy. -- Define: Happy --> Be ignorant enough to fall for movie style feelings of euphoria. --

YOU JUST CANNOT UN-LIVE THAT PART OF YOUR LIFE

Better find a way to make peace with it or somehow learn to live with it.

It looks like I'm not going to reach to the final stage of grief where you have hope again anytime soon.

But, I've gotta admit its such good timing given the upcoming week's agenda.
Now, I've got two failures in my hands.
I literally am defeated in all fronts.
And I've got no choice but to suck it up.
Yeah, this feels pretty heavy on my soul.
Yeah, I want to paint it all black.
and I know it'll still sparkle.

Friday, 8 April 2011

Miral





Its about a Palestinian girl growing up in the middle of the Arab- Israeli conflict.
She thinks that the solution is having one state and equal rights for both Palestinians & Jews.
Actually a place where Christians, Muslims and Jews can live together.
Sounds like New York City isn't it??
Its actually a book written by a Palestinian living in NY; Rula Jebreal.

The movie was directed by a jewish artist/painter/director Julian Schnabel, who is recently killed. - probably by Hamas

Thursday, 7 April 2011

Ohh well


Ohh well, its a bit dissappointing but can't be bothered obsessing about it..

Monday, 4 April 2011

Bundan sonrası Cold War! Benden sonra Tufan!



Bugünden sonra hakim olacak olan tema: Cold War

Hani böyle iki tarafın da kafasında felaket senaryoları kurduğu hatta bu senaryolar için B planları geliştirdiği -Reagan zamanındaki Strategic Defense Initiative'deki gibi Star Wars shield hesabı - bir anda tüm dünyanın kül olabileceği bir patlamaya hazır gergin durum.

Benzetmeden de anlaşılabileceği gibi "mutual assured destruction" felsefesi işliyor yani tepesi atan taraf batarken diğerini de yanında götürecek.

Icy dicey (!)

Peki bu noktaya nasıl gelindi?

Its important to understand when you're in a pissing match and more important is to get out of it asap!

Power struggles her türlü insan ilişkisinde mevcut.

Soul growth vs. power & control çok birlikte gitmeyen konseptler olduğundan sorunun çözülmesi kolay olmuyor.

Şikayet etmek hiçbir şeyi çözmediği gibi power struggle sorununu da çözmüyor.

You've gotta take an action to improve it!

Blaming the other; tipik insan reaksiyonu da sonuçsuz.

Her zaman akılda tutmalı; its a two way street. Karşı taraf sana birşey yapıyorsa sen de ona yaptırmış oluyorsun. Bunun farkında olmalı önce. Ya bu davranışı provake etmeyeceksin ya da kendine böyle davranılmasına izin vermeyeceksin. Hangi şekilde anlamak istiyorsan o anlama gelen bir cümle bu.

Kabul etmek lazım; karşı taraf güç kullanıyorsa sen de bunu most likely provake etmişsindir. Karşı taraf orantısız güç kullanıyorsa senin hiç güç kullanmanı gerektirmeyecek bir move yapman gerekiyor. Hadi buraya kadar oynadın bu satranç oyununu en önemlisi 2 hamle sonrasını düşünmekte. Gireyeceğin uncharted territory'de önüne çıkacaklara hazır mısın?
Çünkü sanma ki struggle burada bitecek. Asıl şimdi değişen oyun dinamiklerine önce adapte olan survive edecek.

Survival of the fittest konseptinde yanlış anlaşılan daha ziyade etraflıca düşünülmeden yorumlandığından eksik yorumlanan bir parça var; survive edecek olan species şu an için mevcut şartlara adapte olan cins olabilir ama bu continuous bir süreç. Yani; değişime, değişen şartlara game planını en hızlı&kolay adapte eden survive edecek.

Çünkü sen mevcut şartlar altında superior bir şekilde survive ediyor olabilirsin ama bakalım senin de indüklediğin olaylar silsilesi taşları yerinden oynattığında yeni şartlara senden önce ve/veya kolay bir şekilde uyum sağlayan bir başkası olursa yerini nasıl preserve edeceksin?

Bundan sonrası Cold War! Benden sonra Tufan!

Gerçi onu bunu bırakıp focuslanacak olursak göreceğimiz iki çıkarım var:

- Birşey disiplinlerarası çalışılan bir konu haline gelmişse (i.e. mobbing) onun çözümü yoktur.
Anca Allah korkusu tadında yüksek bir otoriteden çekinildiği sürece birşeyler önlenebilir ama köprüleri yaktıktan sonra it cannot be undone.

- Savaşta kazanan taraf yerine daha az yara alarak çıkan taraf olur.
Her türlü sana da patlayacak bu iş bana da. Bakalım at the end of the day hangimiz daha çok pişmanlık sahibi olacağa geliyor bunun sonu. which is pretty depressing to know that things are not gonna turn out good and we won't be living happily ever after.