Bugun ilk defa farkindasin. Ilk defa hayatinin gidis hattini
degistirecek karari almadan once, farkindasin.
Kimsin sen?
Isleyisi anladigin ve duygularini sindirdigin bir noktadan
bakiyorsun hayata. Peki, ne goruyorsun?
Cocukluk fotograflarina baktiginda ne goruyorsun? Gulumsuyor
musun? Poz vermeyi yeni bir ogrenmissin? Belki tavirlisin biraz. O anlarda
kimlerle ne konusuldu hatirlamiyorsun ama sadece o anlarin sana nasil
hissettirdigini hatirliyorsun. Peki, ne hissediyorsun?
Bolca sevgi, kucak dolusu mutluluklar, insanin icini burkan
hayal kirikliklari, gozlerden damla olarak suzulen pismanliklar.. Hepsinde
biraz sen varsin. Akip giden, birbirine karisan bu duygu seli sensin. Peki, aka
aka yasadin mi bu hayati?
Insan mutlulugu hep gecmis zamanda mi yasar, yoksa, anin
icinde bunun farkindadir da bozulmasin diye endise ettiginden mi ani
kaciriyordur bilinmez ama, hayat mutsuz gecirmek icin cok uzun, onu ogrendim
ben.
Aramiyorum artik mutlulugu, bulmadim da.
Mutlu olmayi secmeyi ogrendim.
Kimse seni kurtaramaz, sen kurtulmak istemedikce. Kendimden
kurtulmaktansa, onunla yasamayi ogrendim. Aklimin ne zaman gidip geldigini,
neyin bana iyi neyin kotu geldigini ogrendim. Once dusmeyi, paralize olmayi, sonra
silkinip kendini toplayip yeniden ayaga kalkmayi ogrendim. Tanistigima cok
memnun oldum kendimle.
Vicdanin kiymetini vicdan azabi cekince anladim. Dinlenmenin
keyfini yorulunca cikarttim. Cabalamanin degerini elim kolum baglaninca
ogrendim.
Hayata geldiginde sistemin nasil calistigini cabuk ogreniyor
bebekler. Aglayinca karnini doyuran, altini temizleyen, yaralarina ilac suren,
sarilip sevgi veren ebeveynleri olunca insanin, anliyor ki bu is sende baslayip
sende bitiyor. Cozum icin ilk adimi sen atacaksin. Sen iletisim kuracaksin ki,
birileri yardima gelsin. O yuzden dogar dogmaz agliyor bebekler. Ne buyuleyici
bir kurgu, ne hayran kalinacak bir sistem.
Ne koyarsan onu isleyip geri veriyor bu sistem. Nane
yiyorsun ferahlik veriyor, dram iciyorsun depresyon veriyor. 2 + 2 koyuyorsun 3
+ 1 veriyor sana. Ne bir eksigini ne bir fazlasini. Acilara dustugunde, bazen
bu kadari da fazla geldiginde, isyan etme. +1 de ogrendiklerin var elinde.
Kalbini actigin anlari, enginlere sigmayip tastigin o coskulu duygulari
veriyorsun hayata, akip gidiyor, akinti sana kimi zaman hayal kirikliklari,
kalp sizilari ve bogazda dugumlenen son sozler getiriyor. Bu da gelip, yikip
geciyor. Sonra kalkip tekrar, bu sefer ogrendiklerini kullanarak bir daha
deniyorsun. Hayat, nefes aldikca, hep sana yeni bir tur, yeni bir sans veriyor.
“Benim guzel hatalarim var” demeyi ogrendiginde,
hatalarindan ogrenirken yasayiveriyor insan hayati. Akiyor.
Kendini kabullenmek, yetmez. Onu anlaman lazim. Neyi, ne
zaman, neden hissettigini anlaman/yasadigini bilmen lazim. Ama gec ama erken.
Dibe batip ayaklarin yere degdiginde de dustugun yerden guc alip tekrar su
yuzune cikman lazim. Hayat, seni degistirip sekillendiren bir dizi olaydan
ibaret. Olaylara farkli acilardan bakmayi deneyip sana en uyanini bulman lazim.
Kimsin sen, onu anlaman sonra da onunla barisman lazim.
Kendini sevmezsen, baska hicbir seyi sevemezsin.
Hayatin renklerini gormeyi, her birini sevebilmeyi basarmak
kocaman bir kalp ister. Farkliliklari zenginlik olarak gormek, acilara ragmen
hala yoluna devam edenlerdeki umudu hissetmek rahatsizdir ve insanin icini
buruklastirir. O kekremsi tat sonradan, zamanla seviliyor.
Zaman, sadece zaman gerekiyor.